Tilda Swinton ve Ezra Miller’a özel bir hayranlığım var. Ancak bu içerik kesinlikle duygularımın etkisinde kalarak hazırlanmadı. Kendinizi biraz gerilimin kucağına atmak, ezberinizi bozmak istiyorsanız bırakın gözleriniz yazdığım kelimeleri takip etsin:
Nobel ödüllü romanından uyarlanan We Need To Talk About Kevin (2011), yönetmeni Lynne Ramsay tarafından zamanda ileri geri hareket ettirilerek bir güzel kurgulanmış. Domates savaşı festivalinden bir kare ile açılışı yapan filmin bu sahnesinde neredeyse bulutların üzerinde görünen Eva (Tilda Swinton), başrolümüz. Sahne kıpkırmızı. Eva büyük aşk yaşadığı adamdan bir bebek dünyaya getirmek istediğindeyse, başka duygular uyandıran kırmızılar görmeye başlıyoruz filmde. Doğum gerçekleştiğinde bir terslik olduğu ilk andan belli oluyor. Beklenilenin aksine oğlu Kevin, annesi Eva’yı sevmiyor, hatta nefret ediyor. Spesifik pek çok deneyimin ardından buna ikna olan Eva, ne yazık ki eşine durumu bir türlü ifade edemiyor. Kevin, görebileceğiniz en zeki karakterlerden çünkü. Daha çocuk yaşlarda bu küçük ve tehlike düzeyi artan oyunu yalnızca annesine ifşa ediyor.
Sonuna kadar rahatsız edici öğelerle beslenen film, aile kurumuna dair fikirlerimizin hepsini ters-düz ediyor.
2011 Filmekimi’nde seyirciyle buluşan ve Radiohead’in fonda gerilime eşlik ettiği We Need To Talk About Kevin, hafızalarınızda yer edecek, hazır olun.