Costas Ferris’in benim doğduğum yılda çektiği(1983), bir yıl sonra da Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı ödülünü aldığı Rembetiko’yu yakınlarda öğrenmenin utancı ve sevinci içerisindeyim. Böyle bir filmi neden bu kadar geç öğrendim diye utanırken, efsane bir tat bırakacağını tahmin edebildiğim bir filmi izleyeceğim için sevinç dolu oldum. Canım Egem’de yaşarken bu kültürün geçmişine tanıklık edebileceğim tüm araçlardan yararlanmayı kafama koyan ben sinemanın en büyük faydasını göreceğimi elbette biliyordum. Son yıllarda radarımızda olan Yorgos Lanthimos bir yana biraz eskilere dönmekte fayda var.
Rembetiko İzmir dolu, Pire dolu bir film. Müzik, acı, zorluk, dışlanma ve nicesi de var. Anadolu Rumlarının mübadele ile Yunanistan’a sürülmesini ve orada da Türkiye’den geldikleri için bir türlü kabul göremeyip arada kalan haline gelmelerinin hikâyesini konu alıyor. Bu yaşadıkları arada kalmışlık ve baskı sonucu ortaya çıkan bir müzik türü Rembetiko(Okunuşu rebetiko). Toplumdan dışlanan, aykırı grup olarak nitelendirilen yoksulluk içinde yaşamaya bırakılan bir grubun oluşturduğu alt kültürün doğuşuna şahit oluyoruz. Film 1920’li yıllarından başlayarak İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna dek varan bir aralığı konu almakta, müziklerin üstüne minik minik diyaloglar görüyoruz desem yeridir. Tanıdık ezgilerle duyularını saran müzik seni bambaşka pencerelerden baktıracak eminim. Güzel film, benim kadar yaş almış bir film, arşivinde olması gereken bir film. Müsadenle ben filmin senaryosundan kitaplaştırılan İki Gözüm Marika’m kitabını almaya gideyim burada da film müziklerinden birşeyler çalsın. Yia Hara!