‘Senden, Benden, Bizden Hikayeler’e Devam…
“Anlatır mısın hikayeni?”, dediler. Anlatayım tabii de seninkinden çok farklı değil ki! Normal bir lise hayatı; lise bitti, üniversite sınavı; puan geldi, tercih yapma/kaderini belirleme telaşı; üniversite yılları, üniversite bitti iş bulma telaşı, iş bulundu ‘işe gitmek için araba almak için işe gitme’ telaşı!
İçinde mutluymuş gibi yaptığımı fark ettiğimde gece yarısı 12’de otobüs terminalinden dönüyordum. Erzurum saha ekibi ertesi gün bir hastane ihalesine katılacaktı ve bize son dakika ulaşan proje için iç mimari projesi ancak bitmişti. Yetişmesi gerekiyordu; otobüs kurye ile gönderiyordum. “Ne yapıyorum?” sorusu ilk kez bu kadar netti.
Sonrası iki ay içinde istifa; zarfta Barselona’da yüksek lisans, kartvizitte afilli duracak bir şeyler, mazrufta kendini tanıma yolculuğu.
O zamanlar yoga yok hayatımda. Yoga da neymiş, atlamadan zıplamadan spor mu olurmuş?
Tez yazma dönemi, yine telaş! Sabahları gün doğmadan kalkıyordum, bisikletle sahilde alıyordum soluğu. Sessizliği dinlemeye, güneşin doğuşunu izlemeye, ilk ışınlarını bedenimde hissetmeye gidiyordum. Bir süre sonra bir ‘amca’ ile, tarz bir amca ile karşılaşır olduk. Önce pek üstünde durmadım, sonra baş hareketleri ile selamlaşmalar, tebessümler derken bir gün yanıma geldi. Sesli günaydınlaştık, hareketleri yavaş ve sakindi. Kısa bir diyalog sonrası o soru, “Yoga yapıyor musun?” Dııınnnnn! Poker face’e dönüş, içeriden ‘Tabii ki’ devamında sesli ‘Hayır’ cevabı! Sessizlik… Nereden bileyim zihnimin okunduğunu! İkinci soru; “Yoganın tarihini, felsefesini biliyor musun?” Felsefe yüksek lisansını tez döneminde bırakmışım, beynimin içinde felsefe tarihi dosyalarını tarıyorum, yok böyle bir konu. Yoga felsefesi mi varmış, hayır böyle bir konu işlemedik biz. Şimdi düşünüyorum da sorularını balyoz yapıp duvarlarıma vururken ne gülmüştür halime. ☺
Türkiye’ye döndüğümde 30 yaş doğumgünümü kutlamak için kendime hediye 30 fotoğrafla bir sergi açtım. Her ziyaretçiye her bir fotoğrafın hikayesini, o anlara ait duygularımı tek tek anlattım. Ben anlattıkça sen de katıldın, bu duyguları hisseden bir ben değilmişim, sen de yaşamışsın benzerlerini, ben anlattıkça sen de anlatıyordun, sonra yanımdaki, yanındaki, hepimiz yaşamışız meğer, yalnız değilmişim. Anlattıkça dinledikçe rahatladım. ‘Amca’nın zayıflattığı duvarlar, o gün, o sergide çatırdadı, kısım kısım yıkıldı da. Ne o içerideki? Bomba mı?
Barselona’daki o büyük karşılaşmadan sonra artık yogaya daha duyarlıydım. Kitaplar, yazılar, röportajlar okumaya, videolar izlemeye başlamıştım. Merak olarak başlayan konu giderek ilgi alanıma dönüşüyordu. Ben de dönüşüyordum. Ama ukelalık yapmaktan da geri duramıyordum. “Yogada öyle duruyosunuz işte!”
Tam bir sene sonra doğumgünümün haftasında yine kendime doğumgünü hediyesi niyetiyle bu kez dhidam* ürünleri ile bir sergi açtım. İstanbul’daydım. Kahve molasında kitap okurken Yogibaba Adnan Çabuk** düştü aklıma. Bir süre önce “Yoga kılıf oldu.” dediği yazısını okuduğumda izleri takip edip kurucusu olduğu Siddashram’ın web sitesine oradan da Yogibaba’nın numarasına ulaşmıştım. Cep telefonuma kaydetmiştim ve de. Aradım, çaldı, açtı telefonu. Müsaitseniz geleceğim.’ dedim. ‘Röportaj için mi?’ dedi, ‘Hayır.’, dedim. ‘Yoga eğitmenlik kursumuz başladı. Onun için mi?’, ‘Hayır!’, ‘Neredesin?’, ‘Taksim’, ‘İyi, 2 saat sonra Nişantaşı’nda buluşalım.’
Buluştuk Yogibaba Adnan Çabuk ve değerli eşi Lourdes Doplito Çabuk ile. 3-5 cümle sonra “eğitime gel” dedi Yogibaba. Bu arada 8-9 Şubat’ta eğitim başlamış biz 11 Şubat’ta buluştuk. Maddi-manevi şartlar pek olası gözükmüyor ama hayır da diyemedim teklifine. Müsade varsa Cuma sizi tekrar arayacağım deyip ayrıldım. Perşembe günü bir iş teklifi aldım hatta bir kısım peşin ödeme de verdiler. O Pazar günü yapmayı planladığımız ve aylardır konuşulan toplantı Cuma sabahki telefon trafiği ile iptal oldu. Cuma günü öğleden sonra 4’te aradım Yogibaba’yı, ‘Durum budur, müsaade varsa geliyorum.’ dedim. ‘Gel!’ dedi. Devamındaki 4 ayım haftaiçi Ankara-Eskişehir, haftasonu İstanbul ‘yol’da geçti. Yogibaba’nın Hindistan’da geçirdiği 15 yılın özeti ve Lourdes Hoca’nın modern tıp üzerine yaptığı araştırmalar… Dolu dolu geçen eğitim Siddashram Alanya Arınma Kampı’ndaki bir haftalık inziva ile tamamlandı. İçimdeki bombayı elime tutuşturan Yogibabam ve eşi Lourdes Hocam’dır.
Başta her şey pürüzsüz aktı. Sonra bir dönem okuduklarım, duyduklarım fazla gelmeye başladı. Sistemin bizi soktuğu kalıba isyan ediyorken başka bir kalıba girme düşüncesi çok baskın bir hal aldı. Yoga yapmaz ve hatta yogadan konuşmaz oldum. Bu dönemde de Hamsa Saraswati ile kesişti yollarımız. Fethiye’de düzenlediği sessizlik kampında elimdeki bombanın pimi çekildi.
Sonrası Hindistan…
Burada 1.yılıma doğru gidiyorum. İçimdeki bomba Şiva’ya teslim. Şiva Hint mitolojisinde 3 büyük Lord’dan biri, büyük yıkıcı. Önce o yıkar, yok eder, sonra yaratım başlar. Sivananda Yoga Vedanta Meenakshi Ashram Madurai‘de Teachers Training Course (TTC) tamamladım. TTC bize yaşama, yaşamaya dair hakiki bir alfabe öğretiyor ve teknik olarak bu elinizdeki harflerle nasıl kelime oluşturulacağını. Advanced Teachers Training Courses ise cümle kurmayı. Cümle kurmak için önce kelime dağarcığımızı geliştirmeye ihtiyacımız var. Şu an yapmaya çalıştığım sözlüğümü genişletmek, sonrasında nasipse cümle kurmaya çalışacağım. Bunun için aşramlarda hizmet karşılığı kalıyor, yeni harfleri, alfabeyi sindirmeye, bu öğretileri yaşamına geçirmiş kişileri gözlemleyerek kelime dağarcığımı genişletmeye çalışıyorum. ‘shram’ sanskritçe ‘çaba’ demek, ‘a’ olumsuz ön ek, ‘ashram’ çabasızlık. Aşramlar yaşamanız için gereken en temel ihtiyaçlarınızı karşılar, yemek ve barınma. Yani iç’e dönmemize engel olan yaşam mücadelesini ortadan kaldırır. Bize düşen sadece geleni, gideni, olanı kabul etmektir, olduğu gibi kabul etmek. Olmasını istediğimiz gibi değil, olduğu gibi!
Şimdiye kadar 3 TTC’de asistanlık yapma fırsatım oldu. Her ustanın her öğretmenin alfabeyi anlatışı, kullandığı kelimeleri farklı. Teoriyi aldıktan sonra gerisi self-discipline, iş sende bitiyor yani! ‘Dil nankör, konuşmaz, pratik yapmazsan unutulur gider.’ Haydi sen de gel beraber konuşalım, pratik yapalım.
*Benden, senden, bizden hikayeleri aşkla tasarladığım ürünler aracılığı ile anlattığım çalışmalarım ile ilgili detaylı bilgiye www.dhidam.com adresinden,
**Yogibaba Adnan Çabuk, Siddashram ve Alanya Arınma Kampları ile ilgili detaylı bilgiye www.siddashramyogacenter.com adresinden, Adnan Çabuk’un kurucusu olduğu Türkiye’nin ilk ve tek Yoga Vakfı ile ilgili detaylı bilgiye www.adnancabukyogavakfi.org adresinden,
***Hamsa Saraswati ve kurucusu olduğu Hara Yoga Vedanta Center ile ilgili detaylı bilgiye http://www.harayoga.com/ adresinden ulaşabilirsiniz.
****Bu yazı sevgili arkadaşımız Didem Bilge’ye aittir.