Wild, Dallas Buyers Club gibi son yılların öne çıkan işlerinin yaratıcısı yönetmen Jean-Marc Vallée; bir adamın hayatının orta yerine yıkım ekibi sokup dağıtıp sonrasında da minik minik yaralarını sarmalattığı filmi Demolition ile karşımda. Trajik bir şekilde eşini trafik kazasında kaybeden Davis(Jakeciğim) yönünü bulup iyileşmeye çalışırken hayatına dahil olan Karen (Naomi Watts) ve onun oğlu ile bu yas sürecini ve sonrasını bambaşka geçirmeye başlar. Geliştirdikleri ilişkiler, yaşadıkları bir bir Davis’e ve diğerlerine iyi gelmeye başlar.
Filmin analizinden ziyade üzerinde durmak istediğim husus film müziklerinin nüksettiği yerlerde enerjinin bambaşka bir şekilde evrilmesi. Dramanın en kasvetlisini yaşarken dahi fona giren müzik; oradaki en büyük eksiği kapatırmışçasına üstüne düşenden fazlasını yapıyor. Filmin yaralarını müzik sarıyor adeta. Toplumca zor bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde kendi minik dünyalarımızda hemen sığınabileceğimiz nadir şeylerden biri de müzik. Sanki bunu anımsatırcasına bugün karşıma çıkıyor bu film ve kendini izlettiriyor. Bitirdiğimden beri de film müziklerini dinliyorum. Hele bi Charles Aznavour yorumuyla La Bohème var ki filmde, eriyip bitiyorsun. Hadi gel müzik sarsın açık yaralarımızı.
Buraya da film müziklerinin Spotify listesini bırakayım da döndür döndür dinle.